ROZASE

SIK GÖRÜLEN DERİ HASTALIKLARI

ROZASE TANIMI VE KLİNİK ÖZELLİKLERİ

Rozase, kronik, dirençli, yanak, burun, çene ve alını etkileyen, tekrarlayıcı kızarma, ateş basmaları, sivilce benzeri kabarıklıklar, iltihaplı kabarcıklar ve telenjiektazi adı verilen yüzeyel damar genişlemeleri ile karakterize bir deri hastalığıdır. Lezyonlar genellikle simetrik yerleşim gösterirler. Rozase öncesi hastalarda pre-rozase adı verilen yüzde genel bir kızarıklık durumu gözlenebilir. Kızarıklık ve telenjiektaziler birlikte görülürse eritematotelenjiektazik rozase, kızarıklık ve ödem birlikte görülürse ödematöz rozase adı verilir. Ancak tüm dünya için geçerli ortak bir terminoloji mevcut değildir. Bazı hastalarda akne benzeri deri belirtilerine kistler eşlik edebilir ve kistik akne ile karıştırılabilir ancak bu durum rozase fulminans denen rozasenin şiddetli bir formudur. Rozasede, rinofima adı verilen, burun üzerindeki yağ bezlerinin aşırı büyümesine bağlı gelişen burunun büyümesi durumu da görülebilir. En sık görülen lezyonlar ise kızarık bir zeminde ortaya çıkan akne benzeri kabarıklar ve püstüllerdir.

Şiddetli olgularda ileri dönemlerde kistler granulom denilen sert nodüller, izler ve rinofima ortaya çıkabilir. Nadir olarak, kalıcı lenfödem gelişen bir alan görülebilir (Morbihan hastalığı).


ROZASE EPİDEMİYOLOJİ VE NEDENLERİ

Rozase genellikle 30 yaşlarında, daha çok kadınlarda ortaya çıkan bir hastalıktır. Görülme sıklığı yaklaşık % 10 civarındadır. Rozasenin nedenleri tam açıklanabilmiş değildir. Öne sürülen farklı hipotezler mevcuttur. Akne vulrgarisin aksine bu hastalıkta artmış sebum yapımı, folikül ağızlarının tıkanması veya kıl folikülüne yerleşmiş bakteriler söz konusu değildir.

Ana patolojinin derinin küçük damarlarında olduğu düşünülmektedir. Bu duruma güneş hasarı görmüş çevresel deri altı dokusu ve yangısal cevap katkıda bulunur. Kan damarları genişlemiştir. Genişlemiş kan damarları ve kızarıklık-sıcaklık, dermise sıvı sızmasına ve sonucunda bir yangısal reaksiyonun gelişmesine neden olur. Rozaseye yol açabilecek faktörler ile uzun bir liste yapılabilir.

Bunlar;

  • Sindirim sistemi hastalıkları
  • Demodex folliculorum
  • Sıcak ve güneş ışınları
  • Alkollü içecekler
  • Psikolojik faktörler
  • Aşırı sıcak içecekler
  • Çevre ısı değişiklikleri

Rozase göz yerleşimli de olabilir. Ataklar ile seyreder, bazen hiç deri belirtisi olmaksızın da göz belirtileri ortaya çıkabilir.


ROZASE KLİNİK BELİRTİLERİ

Rozase yüze yerleşen bir deri hastalığı olduğu için ciddi boyutlarda psikolojik bozukluğu neden olabilir. Ani gelen ve beklenmedik yüz kızarması yanlışlıkla aşırı alkol kullanma ile ilişkili zannedebilir. Uzun süre devam eden kırmızı kabarıklıklar, utanç hissi, anksiyete, öz güven eksikliği ve sonunda depresyona neden olabilir.


ROZASE TEDAVİSİ

Bir çok kronik hastalıkta olduğu gibi rozase de uzun süreli tedavi gerektiren bir deri hastalığıdır. Nedeni bilinmeyen diğer hastalıklar gibi tedavi prensipleri nedene yönelik ve gözleme dayalı olarak belirlenmektedir. Bundan dolayı da tedavi alternatifleri birden fazladır. Hastaların çoğunda rozase tatminkar bir şekilde tedavi edilebilir ancak klinik görünümü farklılık gösterdiği için değişik yöntemler uygulanır.

Tedavide kullanılan ilaçlar kadar güneş, sıcak, alkol, ilaçlar gibi teteikleyici nedenlerden uzak durmak önemlidir. Bu nedenle hastanın tedaviye katkısı büyüktür.

Tedavide ilk tercih edilen ajanlar, sadece papül ve püstül görüen olgularda haricen uygulanan ilaçlardır. Bunlar, metranidazol, klindamisin, permetrin krem, tretinoin krem,ve azeleik asit krem olabilir.

Eğer deri lezyonları daha yaygın ve şiddetli ise tetrasiklin, ampisilin, metronidazol, kloramfenikol, eritromisin gibi oral antibiyotikler de önerilebilir. Ancak bu ilaçların örneğin sindirim istemi rahatsızlıkları, güneşe duyarlılık, kandiadal vajinit, oral kontraseptiflrin etkinliğinin azalması, nöropati, metronidazolde doğumsal anomaliler gibi önemli yan etkileri olabilir.

Oral tedaviler özellikle başlangıçta haricen kullanılan ilaçlar ile birlikte kullanılır. Zaman içinde rozase tablosu gerileyince oral tedaviler kesilir ve iyilik hali sadece topikal ajanlar kullanılarak korunmaya çalışılır. Çok şiddetli ve dirençli hastalar 13-cis-retinoic acid tedavisine ihtiyaç duyabilirler. Bu tedavi yönteminin önemli yan etkileri vardır. En sık görülenler ise deride kuruluk, hassasiyet, mukozalarda kuruma, gözlerde kuruma, kaşıntı, dermatit, kas ağrısı, karaciğer testlerinde bozulma, kan kolesterol ve trigliserid düzeylerinde artıştır. Ancak en önemli yan etkisi hamilelerde sakat doğumlara yol açmasıdır.

Kızarıklığı ve sıcaklığı önlemek için hipotansif ilaçlar da kullanılabilmektedir. Alternatif tedavi yöntemleri ise telenjiektaziler için lazer tedavisi, yüz masajı, dapson, doğum kontrol ilaçları, sülfürlü kremler, benzoyl peroxide kremleri, bifonazol kremdir. Helicobacter pylori enfeksiyonunun da tedavisi önerilmektedir. Rozasede uygulanan gelenkesel tedavi seçenekleri ise tetrasiklinler, göz hijyeni, ılık kompreslerdir. Topikal metronidazol ve fusidik asit preparatlarının da başarılı sonuçlar verdiği bildirilmektedir.

Rozase sık görülen bir deri hastalığı olmakla birlikte hangi klinik tipte ne tür tedavinin seçileceği veya kombine edileceği konusu tartışmalıdır. Seçeneklerin fazlalığı ve etkinlikleri konusundaki farklı veriler karışıklığa yol açabilmektedir. Bu nedenle seçenekler sistemik olarak gözden geçirilmeli ve hastanın yaşam kalitesini maksimumda tutabilmek için en doğru yol izlenmelidir.

Hastalık uygun tedavi edilmezse psikolojik rahatsızlıkların yanısıra yüz gibi çok göz önünde olan bir bölgede kalıcı izlere de yol açabilmektedir.

Hastalığın çeşitli evreleri olmakla birlikte bir hasta her evreden geçmeyebilir. Yanaklarda ve alında değişik şiddette kızarıklık ve telenjiektazi ortaya çıkar. Burun, alın ve yanaklarda bazı olgularda yangısal papüller ve püstüller görülür. Yüz dışı tutulum ender görülmekle birlikte daha çok boyun ve göğsün üst bölümüne lezyonlar yerleşir. Aknenin aksine hastalar deride yağlanmadan değil kuruluk ve pullanmadan şiakayet ederler. Komedonların olmayışı akne vulgaristen ayırımını sağlayan diğer bir özelliktir.

Rozasenin ayırıcı tanısı klinik özelliklerine göre değişir. Eritrotelenjiektazik tipi seboreik dermatit, lupus eritematozus, fotodermatozlara benzerlik gösterebilir. Karsinoid sendrom ve mitral kapak yetmezliğinin de yüzde eritem ve telenjiektazi nedeni olduğu akılda tutulmalıdır. Akneiform rozase, akne vulgaris, bromoderma, iyododerma, perioral dermatit ve püstüler drematiti taklit edebilir. Akne agminatayı lupus vulgaris ve sarkoidozdan ayırmak çok zordur.


ROZASE LABORATUVAR BULGULAR

  • Rozasenin tanısı klinik bulgulara göre yapılır, laboratuar yardımcıdır. En yararlı yöntem histopatolojik incelemedir..
  • Deri biyopsisi ayırımı zor olan lupus ve sarkoidoz kesin ayırımını yapmak konusunda yol göstericidir.


ROZASE TIBBİ BAKIMI

Sistemik tetrasiklin kullanımı akneiform lezyonların tedavisinde olumlu sonuç vermektedir. 2-4 ay içinde klinik olarak belirgin düzelme elde edilmektedir. Tetrasiklin aç karnına ve sadece su ile birlikte alınmalıdır. Ancak özefagusta tahriş hatta ülserasyona neden olabilirler. Gastroözefageal reflüsü olanlarda gece dozunun atlanması uygun olacaktır. Tetrasikline alternatif ilaçlar arasında eritromisin, minosiklin, doksisiklin sayılabilir. Bu ilaçlarla eritem üzerinde olumlu elde etmek çok daha zor olmaktadır. Bazı çalışmalarda 18-36 aylık kullanımda etkinlik gösterilmektedir. Birçok olguda hastalık kronikleşmektedir.

Yüzün orta hattını tutan, ısrarlı seyreden kızarıklıkla karakterize, kronik bir deri hastalığıdır. Yüzde ödem, kabarıklıklar ve içi iltihaplı lezyonlar bulunması ile akne vulrgarise benzer ancak rozasenin gelişiminde sebum artışı, foliküler keratinizasyon ve foliküler bakteriler rol oynamaz, komedon görülmez.

Kadınlarda daha sık ortaya çıkar ve özellikle sarışın ve açık tenlilerde görülür. Erkeklerde daha ender olmakla birlikte, kadınlara göre daha ağır seyreder. Lezyonlar genellikle stresle artar.

Hastalığın asıl nedeni bilinmemekle birlikte genetik özellikler, sindirim sistemi hastalıkları, safra yollarındaki problemler, güneş ışınlarına duyarlılık, Demodex follicularum adlı parazit ile ilişkisi üzerinde durulmaktadır.

Alkol, sıcak ve soğuk içecekler, sıcak su banyoları deri belirtilerini şiddetlendirir.


ROZASE ÖNCESİ DÖNEM

Yüzün orta hattında, güneş ışınları, stres, sıcak ve soğuk içeceklere, ısı değişimlerine karşı ani kızarıklık atakları ve ardından solmalar olur. Zamanla kızarıklığın gerilemesi daha uzun süre alacaktır. Bu evrede genelde nemlendiricilerle, güneşten koruyucularla deri belirtileri yatıştırılmaya çalışılır.

  • Evre 1: Daha önceki evrede tanımlanan kızarıklık kalıcı hale geçer, saatler hatta günlerce kalabilir. Telenjiektaziler yani kılcal damar genişlemeleri ortaya çıkabilir. Ciltte aşırı hassasiyet ve yanma hissi vardır.

  • Evre 2: Haftalarca sürebilen papül (kabarıklık) ve püstüller (içi iltihaplı kabarıklıklar) vardır. Kızarıklık iyice belirginleşmiştir. Komedon görülmez, foliküler tutulum görülür. Tüm yüzde ve saçlı deride de tutulum olabilir. Saçlı deride kıl diplerine yerleşmiş kaşıntılı iltihaplı kabarıklıklar vardır ancak bunlar sterildir. Göz tutulumu başlangıcı olabilir.

  • Evre 3: Doku hiperplazisi, büyük yangısal, ağrılı olabilen nodüller vardır. Rinofima gelişebilir. Bu şekilde evrelendirilen rozasenin varyantlarının da bilinmesi ayırıcı tanıda önemlidir.

  • Rozasenin kalıcı ödemi: Öncelikle alın, iki kaş arası, burun ve yanaklarda olan, gode bırakmayan ödem söz konusudur. Çok sık görülmez. Melkerson Rosenthal Sendromlu akne hastalarında veya kronik yangıyla seyreden bakterial enfeksiyonlarda da aynı durum görülebilir, mutlaka ayrıcı tanısı yapılmalıdır.

  • Göze lokalize rozase: Rozasenin göz tutulumu yaygındır. Hastalık direkt gözden başlayabilir ve bu nedenle tanıda gözden kaçabilir. Blefarit, blefarokonjoktivit, iritis, iridosiklitis, keratitle seyredebilir. Bu bulguların hepsi oftalmik rozase teriminin içinde yer alır. En sık blefarit ve konjoktivit görülür. Keratinin prognozu kötüdür. Korneal opasitelerle körlüğe kadar gidebilir.


ROZASE TEDAVİ

Harici ve sistemik tedaviden faydalanılabilir. Ağızdan alınan ve dışardan sürülen antibiyotikler, isotretinoin kullanılabilir. Kılcal damar genişlemeleri ve rinofima için plastik cerrahi yaklaşım gerekebilir. Tedavinin başlangıcında evrelendirme yapılması tedavinin takibi açısından faydalı sonuçlar verecektir.

Öncelikle hastaların deriyi tahriş edebilecek etkenlerden korunması, yumuşak temizleyiciler kullanması, en az 15 koruma faktörü olacak şekilde güneşten koruyucular verilmesi, aşırı sıcak ve soğuk ortamlardan kaçınılması gereklidir.

Rozaseli hastalara uzun yıllar boyunca tedavide en çok Doksisiklin ve Minosiklin grubu antibiyotiklerler verilmiş, daha sonra benzer şekilde makrolid grubundan da faydalanılmıştır. Yapılan çalışmalarla, bir süre sonra antibiyotiklere direnç gelişebildiğinin gösterilmesi üzerine Metranidazol grubu ilaçlar tercih edilmeye başlanmıştır.

Ağızdan alınan antibiyotiklerin yangıyı ortadan kaldırıcı etkilerinden faydalanılır. Özellikle deride iltihaplı kabarıklıklarla seyreden, kızarıklık ve kılcal damar genişlemelerinin belirgin olduğu hastalarda Tetrasiklin (250-1000 mgr/gün), Minosiklin (100-200 mgr/gün), Doksisiklin, Klindamisin, Eritromisin, Ampisilin ve Metranidazol kullanılabilir.

Makrolid grubu antibiyotikler ve tetrasiklinler özellikle metranidazolle birlikte kullanıldığında hızla klinik yanıt alınır, ardından da topikal olarak metranidazole devam edilir. Metranidazolün %0.75’lik jeli ve%1’lik solüsyonu mevcuttur. İltihaplı kabarıklıkların olduğu evrede günde 2, yoksa günde 1 defa uygulanabilir. Deride tahrişe yol açabilir. Eritem, telenjiektazi ve ani kızarıklık-ateş basmalarına etkili değildir.

Bazı durumlarda özellikle ketakonazol içeren ilaçlar günde 1-2 defa kullanılabilir. Yangısal reaksiyona karşı etkilidirler, ayrıca gram (+) bakterileri de etkilerler, deride tahrişe yol açmazlar.
Dirençli olgularda Demodex folikularumu ortadan kaldırmak amacı ile antiparaziter ilaçlar kullanılmakta ve iyi cevap alınmaktadır.

  • İsotretionin: İsotretionin grubu ilaçlar haricen yangısal cevabı baskılamak için kullanılabilirler. Özellikle son 10 yıldır ağızdan alınan sistemik formları kullanılmaktadır. Ciddi ve tedaviye dirençli olgularda tercih edilir. Özellikle Lupoid rozase, Evre 3 rozase, rozase konglobata, Gram(+) rozase ve rozase fulminansta başlanabilir. Yağ bezlerini büyüdüğü ve burnun da bu durumdan etkilendiği olgularda tercih edilir. Standart doz 0,5-1mgr/kg’ dır. Tedavi yaklaşık 6 ay sürer.

İLETİŞİM BİLGİLERİ

info {@} sibelalper.com.tr

VKV Amerikan Hastanesi, Dermatoloji Kliniği, Güzelbahçe Sok. No.: 20, 34365, Nişantaşı, İstanbul, Türkiye

VKV Amerikan Hastanesi, Dermatoloji Kliniği,
Güzelbahçe Sok. No.: 20, 34365, Nişantaşı, İstanbul, Türkiye

Site Kullanım Koşulları ve Gizlilik

© 2024 Prof. Dr. Sibel Alper. All Rights Reserved.

Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.
Sitemizde anlatılan tüm cerrahi işlemler hastane ortamında uygulanmaktadır.

ByFlash Agency

Please publish modules in offcanvas position.